Ramazan ayının
yavaş yavaş sonlarına geliyoruz artık. Ailece hazırlanan sahur ve
sevdiklerimizle oturulan iftar sofraları bir sonraki ramazana kadar mutfak
raflarına kaldırılmak üzere toplanmaya başladı. Bayram telaşı sardı artık
hepimizi. Nereye gideceğiz, nasıl gideceğiz, kimleri göreceğiz vs vs şu sıralar
kafalarımızı kurcalayan. Benim ramazan ayı için gözlemlerim ise bu güzel ayın
manasını yitirdiğimiz oldu. Herkesçe sanırım bir masada oy birliğiyle kabul
edilmiş tek gerçek aç kalıp, açlığa sabretmek olmuş. Bir dakika durun orada.
Ben ve eminim benim gibi birçok kişi bu kararınıza katılmıyoruz. Ramazan ayı
bizim için açlıkla savaşma ayı değil. Her şey için sabretme ayıdır.
Diline gem
vuramıyorsan aç kalmanın ne kıymeti var.
Hoşgörü
kalmadıysa içinde, susuz kalsan kaç yazar.
Sokaklara
doluşmuş öfkeli insanlar…
Bilmiyorum yanlış
yöntemlerle mi gözlem yapıyorum, ya da yanlış insanları mı gözlemliyorum.
Herkeste bir sinir, bir celallenme durumu. Halbuki bize ramazan ayının hoşgörü
ayı olduğu öğretilmedi mi? Yazmıyor mu mahyalarda hoşgörü ile, kardeşlik ile
ilgili yazılar? Ben mi yanlış okuyorum yoksa?
Sadece mideni
değil, kalbini de sınayacaksın, terbiye edeceksin. Nefsini kontrol etmeyi
öğreneceksin arkadaş önce. Açlığını, cinsel isteklerini, öfkeni durduracaksın.
Ama bakarsanız sokak aralarında kavgalar, pide kuyruklarında ağız dalaşları,
küfürlerin bini bir para. Kadınlara laf atmalar, mini etek giymiş kızlara bakmalar,
trafikte kornalar, bağrışmalar. Boşuna beklemeyin akşam ezanını. Bozduğunuz
orucunuzun üstüne güzelce bir su için. Bir daha ki ramazana da alıştırma
yapmadan girmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder