Sessiz bakışların içerdiği düşünceler diyarını keşfedebilmek zordur çoğu zaman. Aynı noktaları izlesekte içimizdeki duyguların söylediği şarkılar başkadır.

Bende sessizliğimden sıyrılarak, kalbimi dolduran hislerimi paylaşmak istedim, sizleri düşündürmeden, yormadan...

17 Temmuz 2012 Salı

Hoşgörü


Geçen gün evden çıktım, minibüse binmek için sokaktan aşağıya doğru yürüyorum. Kulağımda kulaklıklar, müzik dinliyorum bir yandan. Bir teyzenin yanından geçtim. Bir şeyler söyledi gibi geldi. Çıkarttım kulaklıklarımı, bir şey mi söylediniz teyzecim dedim. Saati sormuştum kızım, saatin var mı acaba dedi. Telefondan bakayım dedim ve çantamdan telefonu bulmaya çalıştım. Teyze bu arada gerek yok kızım önemli değil dese de, telefonu buldum ve saati söyledim. Teyze o kadar dua etti ki, şaşırdım kaldım. Rica ederim teyzecim deyip ayrıldım yanından, yüzümde gülümseme, aklımda düşüncelerle. Ne yapmıştım ki hani taş attım da kolum mu yoruldu? Acaba daha önce benim gibi birine saati sormuş, sorduğu insan oralı mı olmamıştı? Yoksa gülümsemem miydi ona bu kadar dua ettiren?
Ne kadar az gülümsüyoruz artık birbirimize. Sokakta, çarşıda, pazarda herkes karşısında düşmanı varmışcasına sinirle, hırsla atıyor adımlarını. Gülümsememek garip olmalıyken, gülümseyen insanlara deliymiş gibi bakıyoruz. Ne yazık.
Amerika Birleşik Devletleri’nde üç ayımı geçirdikten sonra geldiğim ilk günleri ve yaşadığım adaptasyon problemlerimi hatırlıyorum. Orada bankada beş dakika bile bekleme durumunuz olsa, banka müdürü de dahil olmak üzere neredeyse tüm çalışanlar defalarca kez sizden özür diler. Kaldı ki biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için bankada değil beş dakika beklemek, yarım saat beklesek şapkayı havaya atarız. Aynı zamanda gişe memurları mutlaka işlemlerinizi halletmeye ‘merhaba, nasılsınız?’ diyerek başlarlar. Ülkeme döndükten sonra ilk bankaya gidişimde gişe memuruna gülümseyerek merhaba, nasılsınız dediğimde, ‘işleminiz neydi?’ sorusu ve daha bakacağım kaç müşteri var oyalama beni bakışıyla karşılık almıştım. Tamamen duygusal çöküntü.
Belki diyeceksiniz ki bizdeki ekonomik problemler bunun nedeni. Ya da sevmediğimiz işleri yapıyor olmamız asıl problem deyip eğitim sistemine kadar gideceksiniz. Benim cevabım ise ‘Hayır’. Problem bu değil. Problem aldığımız karşılıklara alışmış olmamız ve artık normal karşılamamız. Artık gülümsememek bizim için normal düzen, olması gereken. Nasılsa sığınabileceğimiz nedenlerimiz var. İnat etmiyoruz doğrularımız adına. Birçok şey için baş kaldırabilirken biz, gülümsemek için ısrar etmiyoruz. Örnek aldığımız profiller hep asık suratlı, hep işleri başında saat sayan insanlar. Hangimiz birisi bize ‘iş çıkarttın başıma’ bakışını attığında ısrarla gülümsüyor ve hoşgörülü olabiliyoruz. Demeyin ki herkesin sabrı var, kaldıramıyoruz, karşılığını veriyoruz. Maharet gülümsemeyene, somurtma bombalarını atmak değil. İnsanların mahareti hoşgörüsünü kaybetmişlerin karşısında ısrarla gülümseyerek, hoşgörülü olabilmek.
Gülümseyin sokağa çıktığınızda. Nedensiz herkese tebessümler dağıtın. Kim bilir benim karşıma çıkan teyze sizin de karşınıza çıkar ve sizde hiç tanımadığınız bir yabancının hayır dualarını alırsınız. Gülümsemek için, gülümsetmek için inatla, ısrarla devam edin. Mutlaka aldığınız karşılıklar artarak çoğalır. İnanın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder