Geçen gün evden çıktım, minibüse
binmek için sokaktan aşağıya doğru yürüyorum. Kulağımda kulaklıklar, müzik
dinliyorum bir yandan. Bir teyzenin yanından geçtim. Bir şeyler söyledi gibi
geldi. Çıkarttım kulaklıklarımı, bir şey mi söylediniz teyzecim dedim. Saati
sormuştum kızım, saatin var mı acaba dedi. Telefondan bakayım dedim ve
çantamdan telefonu bulmaya çalıştım. Teyze bu arada gerek yok kızım önemli
değil dese de, telefonu buldum ve saati söyledim. Teyze o kadar dua etti ki,
şaşırdım kaldım. Rica ederim teyzecim deyip ayrıldım yanından, yüzümde
gülümseme, aklımda düşüncelerle. Ne yapmıştım ki hani taş attım da kolum mu
yoruldu? Acaba daha önce benim gibi birine saati sormuş, sorduğu insan oralı mı
olmamıştı? Yoksa gülümsemem miydi ona bu kadar dua ettiren?
Ne kadar az gülümsüyoruz artık
birbirimize. Sokakta, çarşıda, pazarda herkes karşısında düşmanı varmışcasına
sinirle, hırsla atıyor adımlarını. Gülümsememek garip olmalıyken, gülümseyen
insanlara deliymiş gibi bakıyoruz. Ne yazık.
Amerika Birleşik Devletleri’nde
üç ayımı geçirdikten sonra geldiğim ilk günleri ve yaşadığım adaptasyon
problemlerimi hatırlıyorum. Orada bankada beş dakika bile bekleme durumunuz
olsa, banka müdürü de dahil olmak üzere neredeyse tüm çalışanlar defalarca kez
sizden özür diler. Kaldı ki biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için bankada
değil beş dakika beklemek, yarım saat beklesek şapkayı havaya atarız. Aynı
zamanda gişe memurları mutlaka işlemlerinizi halletmeye ‘merhaba, nasılsınız?’
diyerek başlarlar. Ülkeme döndükten sonra ilk bankaya gidişimde gişe memuruna
gülümseyerek merhaba, nasılsınız dediğimde, ‘işleminiz neydi?’ sorusu ve daha
bakacağım kaç müşteri var oyalama beni bakışıyla karşılık almıştım. Tamamen
duygusal çöküntü.
Belki diyeceksiniz ki bizdeki ekonomik
problemler bunun nedeni. Ya da sevmediğimiz işleri yapıyor olmamız asıl problem
deyip eğitim sistemine kadar gideceksiniz. Benim cevabım ise ‘Hayır’. Problem
bu değil. Problem aldığımız karşılıklara alışmış olmamız ve artık normal
karşılamamız. Artık gülümsememek bizim için normal düzen, olması gereken.
Nasılsa sığınabileceğimiz nedenlerimiz var. İnat etmiyoruz doğrularımız adına.
Birçok şey için baş kaldırabilirken biz, gülümsemek için ısrar etmiyoruz. Örnek
aldığımız profiller hep asık suratlı, hep işleri başında saat sayan insanlar.
Hangimiz birisi bize ‘iş çıkarttın başıma’ bakışını attığında ısrarla
gülümsüyor ve hoşgörülü olabiliyoruz. Demeyin ki herkesin sabrı var,
kaldıramıyoruz, karşılığını veriyoruz. Maharet gülümsemeyene, somurtma bombalarını
atmak değil. İnsanların mahareti hoşgörüsünü kaybetmişlerin karşısında ısrarla
gülümseyerek, hoşgörülü olabilmek.
Gülümseyin sokağa çıktığınızda. Nedensiz herkese
tebessümler dağıtın. Kim bilir benim karşıma çıkan teyze sizin de karşınıza
çıkar ve sizde hiç tanımadığınız bir yabancının hayır dualarını alırsınız.
Gülümsemek için, gülümsetmek için inatla, ısrarla devam edin. Mutlaka aldığınız
karşılıklar artarak çoğalır. İnanın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder