Hiç aynada gözlerinize baktınız
mı? Ama öyle güzel miyim, hoş muyum diye değil. Ne anlatıyorlar diye. Hisleri
ne ya da ne hissettiriyorlar diye şöyle derin derin, uzun uzun. Ben bakardım
dört gün öncesine, Melek’in fotoğrafını görene kadar…
İnsanlara nefretle, acıyla,
yalvarmayla bakan o bir çift göz çok şey götürdü benden. Ruhumdan, bedenimden,
insanlığımdan… Deldi geçti yüreğimi.
Oyun oynamalıydı arkadaşlarıyla. Okula
gitmeliydi. Annesinin koynunda yatmalı, onun sevgisini, şefkatini hissetmeliydi
kara gözlü, melek yüzlü güzel kadın. Hayaller kurmalıydı yıldızlara bakıp. ‘Doktor
mu olsam, öğretmen mi?’ diye düşünmeliydi. Aşık olmalıydı yaşıtı olan
erkeklere. Kalbi çarpmalıydı. Melek daha çok şey hissetmeli, daha çok şey yaşamalıydı.
Henüz 16 yaşındaydı. Çocukluğunun
sonunda, genç kızlığının başındaydı. Aşkı tanımamışken, evliliği gördü, yaşadı.
Hem de ne yaşamak. Yıl 2004 olmuşken görücü usulü ile verildi kocasına, bir
eşya gibi. O gün başladı gözlerindeki pus. Sokakta ki kediye bile
kıyamazken çoğu insan, vurdu hain adam acımadan karısına. O gün başladı
gözlerindeki acı. Babası dayanamadı aldı yanına yeniden, kıyamadı belli ki
kızına, evladına. Çıktılar önüne diğer hainler ‘namus’ dediler, ‘töre’ dediler.
Dediler de dediler… Dayanamadı adam. Boynunu bükemedi yavrusu için bile. Geri
yolladı Melek’i acısının kollarına.
Hamile kaldı sonra Melek. Kendi
için kuramadığı hayallerini, karnındaki yavrusu için kurdu. Onun için
yapılamayanları, o yapacaktı evladına. Yanında duracaktı onun. Kimseye ezdirmeyecekti,
hep koruyacaktı. Destek olacaklardı birbirlerine, arkadaş, yoldaş. O gün başlayacaktı
gözlerindeki umut yeniden. İzin vermediler. Soğuk sokaklara bırakıldı.
Dayanmaya çalıştı, dayandı da ama yavrusunu koruyamadı. Hayata bağlayamadı,
yaşatamadı. O gün başladı gözlerinde ki çaresizlik ve öfke.
Belki geldi belki de getirildi
evine yeniden. Evdi orası dört tarafı kapalıydı, sıcaktı. Ama asla yuva olmadı
Melek’e. Değişir dedi belki bir gün. Yuva olur bana bu ev, karşımdaki adam koca
olur. Olmadı. Asla olamadı. İki evladı oldu. Hayalleri olmadı ayırdılar
çocuklarından, yavrularından. Kapattılar bir tuvalete, öylece bıraktılar.
Soğukta üşüdü, karanlıkta korktu Melek. Ağladı günlerce gecelerce duyuramadı
sesini. O gün başladı gözlerindeki nefret.
Bir gün bulundu bırakıldığı o daracık tuvalette. Ama
Melek değildi bulunan artık. Melek çoktan gitmişti bambaşka bir hayata. Bedeni oradaydı
ama ruhu çok uzaklarda. Apar topar götürüldü hastaneye, başlatıldı tedaviler.
Haberler yapıldı adına. Bakanlıklar devreye girdi. Başardık, kurtardık denilecekti.
Ama izin vermedi Melek. Dedirtmedi. Çünkü onun sözde namus gururdur, şereftir,
şandır diyenlerden daha büyüktü gururu. İntikamını aldı hainlerden, ona sırt
çevirenlerden, sesini duymayan, elini tutmayanlardan.
Artık kaybettiği
yavrusunun yanında, çok uzaklardan 16 yaşındaki mutluluğuyla ve huzurla bakıyor
insanoğluna. Hissediyorum. Aynaya baktığımda yenilgimizi, insafsızlığımızı
görüyorum gözlerimde, onun gözlerinden. Aynalara bakamıyorum.
Offf ne kadar güzel yazmışsın canım haberi izlediğimde ağlamıştım allahsız bunu bu sadece bizler yaşındaki bu kıza yapanlar bu dünyada cezalarını bulsun inşallah
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım... Hepimiz cezamızı çekmeye başladık bile, kimimiz iç huzursuzluğumuzla, kimimiz iğneli sözlerle, kimimiz haberde afişe olarak...
YanıtlaSil